|
|
|
|
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu / Peyami Safa
KİTABIN ADI : DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
KİTABIN YAZARI : PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ : ÖTÜKEN
BASIM YILI : 1984
KİTABIN KONUSU : KİTAP, BİR ÇOCUĞUN KAPALI BİR YERDE AYAĞINDAN YAŞADIĞI SORUNUN YARATTIĞI PSİKOLOJİK BUNALIMDAN BAHSETMİŞTİR.
KİTABIN ÖZETİ :
YAZAR, UZUN YILLARDAN BERİ BACAĞINDAN BİR SORUN YAŞAMAKTADIR. BU PROBLEM, YAZARIN DOKTORLARIN DEDİKLERİNİ UYGULAMAMASINDAN DOLAYI GÜN GEÇTİKÇE KENDİNİ HİSSETTİRMEYE BAŞLAMIŞTIR. FAKAT YAZAR, BU OLAYLARI ANNESİNE AKTARMAMAMAK İÇİN ÇEŞİTLİ BAHANELER ÜRETİR VE ANNESİNİ ÜZMEK İSTEMEZ. YAZARIN AKRABALARINDAN OLAN BİR PAŞA VARDIR. BAZI ZAMANLAR PAŞAYA GİDERKEN ROMANLAR ALIR VE BU ROMANLARI GECE YATARKEN PAŞAYA OKUR. BU OLAY PAŞANIN ÇOK HOŞUNA GİTMEKTEDİR. YAZAR PAŞANIN EVİNE GİDER. ORADA BİR KAÇ GÜN KALIRKEN PAŞANIN KIZI NÜZHET İLE ARALARINDA SICAK BİR İLİŞKİ BAŞLAR. FAKAT BU İLİŞKİ BÜYÜDÜKÇE, YAZARIN İÇİNDE NÜZHET SEVGİSİ FAZLALAŞTIKÇA NÜZHET İLE DAHA FAZLA BERABER OLMAYA ÇALIŞIR. FAKAT YAZARIN KARŞISINDA BİR ENGEL VARDIR Kİ ODA PAŞANIN KARISININ NÜZHETİ BİR DOKTORLA EVLENDİRMEK İSTEMESİDİR.
BİR GÜN YAZAR PAŞANIN EVİNDEYKEN O GÜNÜN AKŞAM YEMEĞİNE DOKTORUN DA GELECEĞİNİ ÖĞRENİR. DOKTORUN ADI RAGIPTIR. DOKTOR GELDİĞİNDE HEMEN YEMEK YENMEYE BAŞLANIR. PAŞA İLE DOKTOR ARASINDA GÜZEL BİR SOHBET BAŞLAR. FAKAT BU YAZARI PEK İLGİLENDİRMEZ ÇÜNKÜ ONUN İÇİN ÖNEMLİ OLAN NÜZHETİN YEMEKTE VERDİĞİ TEPKİDİR. YEMEK ESNASINDA PAŞA, DOKTORLA KONUŞTUKLARI KONU HAKKINDA YAZARA BİR SORU SORAR VE ONUN DA GÖRÜŞLERİNİ ALMAK İSTER. KONUYU TAM OLARAK BİLMEYEN YAZAR KONU HAKKINDA PEK DE İLGİLİ OLMAYAN SÖZLER SÖYLER. BU SÖZLER PAŞANIN HOŞUNA GİTMEZ VE ARALARINDA BİR TARTIŞMA BAŞLAR. PAŞA ÇOK SİNİRLENİR. ERTESİ GÜN PAŞA YAZARI ODASINA ÇAĞIRIR. O SIRADA PAŞANIN NİYE YAZARI ODASINA ÇAĞIRDIĞINI ÖĞRENMEK İÇİN DE PAŞANIN KARISI, PAŞANIN ODASINDA OYALANIR. YAZAR İÇERİ GİRER VE PAŞA HEMEN ONA BİR SORU YÖNELTİR VE DOKTOR RAGIP BEYİN KIZI NÜZHETE UYGUN OLUP OLMADIĞINI SORAR. YAZAR DA BU KONU HAKKINDA KUŞKUSUZ HAYIR CEVABINI VERİR VE PAŞA DA ONU DESTEKLER BİR BİÇİMDE GÜLER. O SIRADA ODADA OYALANAN PAŞANIN KARISI HEMEN ARAYA GİRER VE BU DÜŞÜNCEYE KARŞI OLDUĞUNU SAVUNUR. DAHA SONRA YAZAR EVDEN AYRILMAYA KARAR VERİR FAKAT TAM PAŞANIN EVİNDEN AYRILACAĞI SIRADA ANNESİ GELİR VE BİR KAÇ GÜN DAHA PAŞANIN EVİNDE KALMAK ZORUNDA KALIR.
EVE DÖNDÜKLERİNDE YAZAR UYURKEN, ANSIZIN BACAĞINDA ŞİDDETLİ BİR AĞRI HİSSEDER VE ANNESİNE BUNU HABER VERİR. ANNESİ DE YAZARI SABAH HEMEN BİR DOKTORA GÖTÜRÜR. DOKTOR YAZARIN BACAĞINI İNCELEDİKTEN SONRA ELİNİ YIKAMAYA GİDER VE DAHA SONRA TEKRAR YAZARIN YANINA GELİR VE YÜZÜNÜ BRUŞTURARAK KÖTÜ HABERİ VERİR. YAZAR DOKTORLARIN SÖYLEMİŞ OLDUĞU UYGULAMALARDAN HİÇBİRİNİ YAPMAMIŞ, BASTON KULLANMAMIŞVE AYAĞINA ÇOK YÜKLENMİŞTİR, BU YÜZDEN DE AYAĞI KESİLME NOKTASINA KADAR GELMİŞTİR. YAZAR, ANNESİ VE ARKADAŞLARI BU DURUMA ÇOK ÜZÜLÜRLER. DAHA SONRA YAZAR VE ANNESİ ŞANSLARINI BAŞKA BİR DOKTORDA DENERLER VE DOKTORDAN İYİ HABERİ ALIRLAR VE AYAĞININ KESİLME DURUMUNUN ORTADAN KALKABİLECEĞİNİ ÖĞRENİRLER. FAKAT BUNUN SADECE DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞUNDA YAPILACAK KONTROLLERDEN SONRA MÜMKÜN OLACAĞINI ÖĞRENİRLER. YAZAR BU KOĞUŞTA KALMAYA RAZI OLUR.
YAZAR, BU KOĞUŞTA KALDIĞI SÜREDE KENDİNİ YALNIZ HİSSETMİŞ, GELECEĞİ VE NÜZHETİ DÜŞÜNMÜŞTÜR. YAZAR, KALDIĞI SÜRE İÇERSİNDE BİR ÇOK PANSUMANA TABİ TUTULMUŞ VE SONUNDA FİNAL KONTROLÜ GELMİŞTİR. YAZAR AMELİYAT OLUR VE AMELİYATTAN SONRA AYAĞININ KESİLMESİNE GEREK OLMADIĞINI SÖYLER. BU OLAYA YAZAR VE ANNESİ ÇOK SEVİNİRLER VE YAZAR HASAHANEDEN TABURCU OLUR...
KİTABIN ANA FİKRİ : NE OLURSA OLSUN HİÇBİR ZAMAN UMUDUMUZU YİTİRMEMELİYİZ.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ :
OLAY GENELDE AYNI YERDE GEÇMEKTEDİR. YAZARIN PSİKOLOJİK DURUMUNU ÇOK İYİ ANLATILMIŞTIR. ŞAHISLAR GENELDE KENDİ KENDİNE BİR DURUMDADIR. YANİ FAZLA İLİŞKİLİ DEĞİLLERDİR. YAZAR, PAŞA, KARISI, KIZI, YAZARIN ANNESİ VE DOKTOR BEYDEN OLUŞAN BİR KADRO VARDIR. ARALARINDA GEÇEN OLAYLAR KİTAPTA ANLATILMIŞTIR.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ :
PEYAMİ SAFA
İstanbul’da 1899 yılında doğdu. Servet-i Fünün şairlerinden İsmail Safa’nın oğludur, iki yaşında iken ,Sivas’ta sürgünde bulunan babasını kaybetti (1901).Dokuz yaşında iken sağ elinin ekleminde kemik hastalığının başlaması,13 yaşında iken de hayatını kazanmak zorunda kalması yüzünden düzenli okul ögrenimi göremedi, kendi kendini yetiştirdi.Birinci Dünya Savaşı yıllarında ögretmenlik yaptı. 15 Haziran 1961’de İstanbul’ da öldü.
ROMAN YAZARI VE GAZETECİDİR. PSİKOLOJİK ROMANLARIYLA TANINMIŞTIR. YAZILARINDA DÖNEMİN SİYASAL ETKİLERİNDEN ETKİLENMİŞTİR. CİNGÖZ RECAİ ADLI YAZI DİZİSİYLE İLGİ TOPLAMIŞTIR. PSİKOLOJİ, SOSYOLOJİ, EDEBİYAT VE FELSEFE ALANLARINDA YAZILAR YAZMIŞTIR. TEMEL KONU OLARAK İNSANLARIN DÜŞMÜŞ OLDUĞU KÖTÜ DURUMLARDAN DERS ÇIKARMAYI AMAÇLAMIŞTIR...
Öykü:
Gençliğimiz (1922), Siyah Beyaz Hikâyeler (1923), İstanbul Hikâyeleri (1923), Aşk Oyunları (1924), Süngülerin Gölgesinde (1924), Ateşböcekleri (1925).
Roman:
Mahşer (1924), Bir Akşamdı (1924), Sözde (1925), Canan (1925), Şimşek (1928), 9. Hariciye Koğuşu (1931), Atilla (1931), Fatih - Harbiye (1931), Bir Tereddüt Romanı (1933), Matmazel Noraliya'nın Koltuğu (1949), Yalnızız (1951), Biz İnsanlar (1947).
Oyun:
Gün Doğuyor (1937). |
|
|
|
|
|
Bugün 34330 ziyaretçi (59109 klik) kişi burdaydı! |